HASET VE SÛ-İ ZAN
Haset nedir:
Başkasının sahip olduğu maddi veya manevi şeylerin, o kimsenin elinden çıkmasını veya kendisine geçmesini temenni eden, hatta bunun için çabalayan kişinin içinde bulunduğu bu ruhsal duruma, haset denmektedir.
Sü-i Zan nedir?
Su-i zan, ihtimale dayanan, doğruluğu ispat edilmemiş, zandan öteye geçmeyen; kötü ve yanlış ihtimali ön plana çıkarıp güzel olan tarafları görmemezlikten gelmek demektir.
Kalbimizi Hased ve Sü-i Zan ile yormayalım…
Allah-u Teâlâ, bizleri insan olarak yaratmış ve kalbimizi bazı özelliklerle donatmıştır. Kalp yani gönül bizi ebedi hayata taşıyan bir lütuf olmakla birlikte, bir takım hastalıklara yakalanabilir. Bu hastalıklar zamanında teşhis ve tedavi edilmezse hem kendimize hem etrafımıza telafi edilmez zararlar verebilir. En ölümcül hastalıklardan ikisi ise haset ve sû-i zan’dır.
Haset içerden kemiriyor…
Haset; kıskançlığın daha ileri boyutu olarak tarif edilebilir. Kalbine haset hastalığı sirayet eden bir kişi en yakınındakilerin, sevdiklerinin, akrabalarının bile başarısını, iyiliğini, bir lütfa nail olmasını sindiremez. Güzelliklerin sadece kendisine mahsus olduğunu zanneder. Haset eden kişi, haset ettiği nimetin kendisinde de olmasını arzu etmez, o nimete eren kişinin nimetten uzak kalmasını murat eder.
Haset, bir bakıma kadere isyan etmek olarak da görülebilir. Çünkü dünya hayatında bizler her ne kadar bir takım amaç ve gayretler içerisinde olsak da, başa gelen her iyi ve kötü şey Allah´ın takdiri neticesinde gerçekleşir. Bir dostunun erdiği nimete haset eden kişi, ilahi taksimata rıza göstermiş sayılabilir mi?
Haset eden, Allah´ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir. O´nun bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği rızka kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir. Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir. Hasetten vaz geçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir.
İlk haset ve kibir, şeytanın Âdem -aleyhisselâm- karşısında benliğe kapılıp Allâh´ın emrini icrâ etmemesiyle vukû bulmuştur. Ondan sonra Âdem -aleyhisselâm-´ın âsî oğlu Kâbil´in, takvâ sâhibi olan sâlih kardeşi Hâbil´i katletmesi, Yâ´kûb -aleyhisselâm-´ın kanlı gözyaşları dökmesine sebep olan Hazret-i Yûsuf´un kardeşleri tarafından kuyuya atılması ve buna benzer hadiseler, gönüllerde alevlenen hasedin bir netîcesi olmuştur.
Haset ile ilgili ayet…
"Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanları kıskanıyorlar mı?" (Nisâ sûresi, 54)
Hadîs-i şerîflerde hasetle ilgili ikazlar vardır. Bunlar;
-Sakın hased etmeyiniz! Zîrâ hased, ateşin odunu yediği gibi sevapları ve iyilikleri yer bitirir.( Ebû Dâvûd, Edeb, 44; İbni Mâce, Zühd, 22)
-İnsanlar, birbirlerine hased etmedikçe dâimî bir feyz ü bereket içinde bulunurlar.?
-Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allâh´ın kulları, kardeş olunuz.(Buhârî, Edeb, 57) buyrulur.
-Size eski ümmetlerin hastalığı sirâyet etti: Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır (yok edicidir). Bilesiniz; kazıyıcı (yok edici) derken saçı kazır demiyorum. O dîni kazıyıcıdır (yok eder)?? (Tirmizî, Sıfatu´1-Kıyâme, 57)
Sû-i zan ise; kişinin hakkında net bir bilgisi olmamasına rağmen bir olayla ilgili olarak kötü düşünce ve zanna sahip olmasıdır. Nefsani duygu ve düşüncelerle tahmine dayalı olarak kötüye yormaktır. Kişinin hoşuna gitmeyen bir şey başına geldiğinde, bunun sebeplerini tam olarak bilmeden ve araştırmadan başkalarını suçlaması ona kötülük olarak yeter.
Haset ve su-i zan sahibi kişi, bu hastalıklı huyların neticesi olarak, zehirli iftira oklarını diline yerleştirip bunları hedefindeki kişilere atmaya başlar. Fakat bilmez ki o zehirli oklar tekrar döner kendisini bulur.
En güzeli, bir olay hakkında net bilgi sahibi olmadan kimseyi suçlamamak, muhatabına güzel bir dille çeşitli sorular sorarak doğru bilgiye ulaşmaktır. Bu mümkün değilse de hüsn-ü zan yoluyla iyi düşünmektir.
Rabbim bizleri haset hastalığından ve hasetçinin şerrinden, su-i zan hastalığından ve su-i zan neticesinde iftiraya uğramaktan muhafaza buyursun.
Haftaya görüşmek dileğiyle dua ile kalınız.