Kibir, maddî mânevî her iyiliğe engeldir
Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı, kendini başkasından üstün görme hastalığıdır.
İnsanın kibirlenmesinin, gururlanmasının, birinci sebebi, ilim sahibi olması sonra da, yaptığı ibâdetleridir. Bundan sonra da, soylu bir aileden olmak, güzellik, güç, kuvvet, zenginlik, mevki, makam gibi şeyler gelir. Hâlbuki, ibâdetin kıymetli, makbûl olmasının şartları vardır. Eğer bu şartlar yoksa, yapılan ibâdetin bir kıymeti yoktur. Bunun için, kimse ibâdetine güvenmemelidir. Çok ibâdet yaptığı için kibirlenmemelidir. İbâdetin kabûl olması için, niyetin hâlis olması, ya'nî yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapılması lâzımdır. Bu ihlâsı elde etmek kolay değildir. Nefsi temizlemek takvâ ile olur. Takvâ, harâmlardan sakınmak demektir. Nefsi temizlenmeyen kimsenin, ibâdetlerini ihlâs ile yapması çok güçtür.
Kimse soyuna güvenmesin…
Soyu ile, babaları ile, dedeleri ile övünmek de doğru değildir; böyle kibirlenmek, bilgisizliktir.
Peygamberler oğullarını küfre gitmekten kurtaramadı…
Kabil, Âdem aleyhisselâmın oğlu idi. Ken'an, yanî Yâm da, Nûh aleyhisselâmın oğlu idi. Babalarının Peygamber olması, bunları küfürden kurtarmadı. İnsanın övündüğü dedeleri, bir avuç toprak oldu. Toprak ile övünmek akla uygun olur mu? Onların sâlih olmaları ile övünmemeli onlar gibi sâlih olmaya, onların yolunda bulunmaya çalışmalıdır. Kadınların çoğu, güzellikleri ile övünürler. Hâlbuki güzellik, insanda kalıcı değildir, çabuk gider. İnsana mülk olmaz. Emânet olan şeyle kibirlenmek, uygun değildir. Dış güzellik, kalbin güzelliği ile, yanî iyi huyla birlikte olunca kıymetlidir. Genç ve kuvvetli olmakla tekebbür etmek, kibirlenmek de, bilgisizliktir.
Mal ile kibirlenmek müslümana yakışmaz…
Hep kuvvetli kalacağını, hastalığa, tehlikeye, kazâya yakalanmayacağını kim iddia edebilir? Mal ile, evlâd ile, makam ile ve rütbe ile kibirlenmek, insana hiç yakışmaz. Çünkü bunlar, kendinde bulunan üstünlükler değildir. Gelip geçen, kendinde kalmayan, insandan çabuk ayrılan şeylerdir. Bunlar sonrasını düşünmeyen , kötü kimselerde de bulunur. Hem de onlarda daha çoktur. Çok kimse, kibirli olduğunun farkında değildir. Bunun için, kibrin alâmetlerini, sebeplerini bilmek lâzımdır. Bunlar bilinmezse, bu kötü huydan kurtulmak mümkün olmaz.
Kibrin bazı âlametleri…
a) Halkın kendisine saygı gösterip ayağa kalkmasını istemek ve bundan dolayı kendi nefsinde bir vicdan azabı duymamak, bilâkis böyle yapmalarını kabul edip, ona karşı temayül etmek(yönelmek).
b) Sokaklarda yalnız yürümeyi istememek, ancak arkasında başkasının bulunup kendisini takip etmelerini istemek.
c) Ziyaretinden kendisine veya başkasına bir hayır hâsıl olsa bile, başkasını ziyaret etmemek.
d) Yakınında başkasının oturmasını kabul etmemek, ancak etrafında uzakça oturmalarına (razı olmak).
e) Hastaların ve malûllerin bulunduğu meclise girmekten çekinmek.
f) Evinde elini bir işe uzatmamak ve sürmemek.
g) Evine öte-beri taşımamak.
h) Kalitesi düşük elbise giymekten kaçınmak. Halbuki Ebû Davud’un Ebû Ümâme (r.a.)’den yaptığı rivayette, Nebî (s.a.v.) buyurdular ki: «Eski ve yamalı elbise (giyinmek) îmândandır.»
i) Fakirin davetini kabul etmemek, zengin ve şeref sahibi olanlarınkini kabul etmek.
j) Çarşıda, bilhassa ehemmiyetsiz şeyleri satın almaktan sıkılıp kaçınmak.
k) Arkadaşlarından kendisine akran olanlarla yaptığı münazarada hakkı kabul etmemek, hatâsını anlayıp arkadaşına teşekkür etmemek, böyle yapması, ya küçümsediği ve hakîr gördüğü için arkadaşının sözüne kulak vermemekten, ya da inad ve haksızlık üzerinde ısrar etmekten ileri gelir.
İşte bütün bu bahsedilenler eğer bir topluluk içinde oluyorsa, riyadır. Hem topluluk içinde, hem de tenha yerlerde oluyorsa, kibirdir.
Kibir insanı perişan eder…
Amr bin Şeybe hazretleri anlatır:
“Mekke’de Safa ile Merve arasında bulunuyorduk. Bir adamın katır üzerinde geldiğini, etrafındaki hizmetçilerin herkese karşı sert davrandıklarını, adamın heybet ve ihtişam içinde olduğunu gördük. Aradan yıllar geçti, deve üzerinde Bağdat’a girdim. Orada başı açık, yalınayak, uzun saçlı pejmürde bir adam gördüm. Tanıyacak gibi oldum. Adam, kendine dikkatle bakışımın sebebini sordu. (Seni birine benzetiyorum) dedim ve kime benzettiğimi anlattım. Adam da, (İşte o gördüğün benim. Tevazu gösterilmesi gereken yerde kibirlendim. Şimdi ise bu hâle düştüm)
Toprak’tan geldik, toprağa döneceğiz…
Topraktan yaratılıp yine kısa bir süre sonra toprağa dönecek olan bir yaratılmışın kibirlenmesi, kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır ve ne kadar kötü bir huydur. Allah hepimizi kibirden muhafaza eylesin.
Haftaya görüşmek dileğiyle.