Yemin nedir, Keffaret nasıl ödenir ?
Günlük hayatımızda, farkında bile olmadan sıkça kullandığımız bir ifade vardır: “Vallahi” veya “Billahi”. Çoğu zaman bu kelimeler, gündelik konuşmalarda söze ciddiyet katmak ya da bir durumu daha inandırıcı hale getirmek için söylenir. Ancak unutmamak gerekir ki, yemin etmek sıradan bir dil alışkanlığı değil, dinî ve ahlaki bir sorumluluğu beraberinde getirir.
İslam’da yemin, Allah’ın adını veya sıfatlarını zikrederek bir iddianın doğruluğunu teyit etmektir. Bu, kişinin kendisini hem Allah katında hem de insanlar arasında sorumluluk altına soktuğu ciddi bir eylemdir. Yemin, kelime anlamı itibarıyla güçlendirmek, kuvvetlendirmek demektir. Allah’ın adıyla yapılan bir yemin, hem büyük bir güç hem de büyük bir mesuliyeti taşır. İşte bu nedenle yemin, gereksiz ve sıkça yapılmamalı, yapıldığında ise mutlaka yerine getirilmelidir.
Yeminin Dinî Boyutu
Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde yemin konusu birçok kez ele alınmıştır. Nahl Suresi’nin 91. ayetinde, Allah’ın ismini kullanarak verilen sözlerin tutulması gerektiği emredilir:
“Allah’a verdiğiniz sözü yerine getirin ve yeminlerinizi bozmayın.”
Bu ayet, yeminin bir oyun ya da basit bir ifade olmadığını, Allah’a karşı bir borç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de yalan yere yemin etmenin büyük günahlardan biri olduğunu belirtmiş ve bunu “helak edici günahlar” arasında saymıştır. Hatta yalan yere yemin etmenin sadece kişinin kendisini değil, başkalarını da zarara uğratabileceği, toplumun güven duygusunu zedeleyebileceği belirtilmiştir.
Yeminin Çeşitleri
İslam’da yemin, üç ana başlıkta ele alınır:
1. Yemin-i Lağv:
Bu tür yemin, kişinin yanlışlıkla ya da zannı üzerine ettiği yemindir. Örneğin, bir olayı gördüğünü sanarak “Vallahi gördüm” demesi gibi. Burada kişi kasıtlı olmadığı için Allah tarafından affedilir ve keffaret gerekmez. Ancak bu tür ifadelerin dil alışkanlığı haline gelmemesi gerektiği vurgulanır.
2. Yemin-i Gamus:
Yemin-i gamus, bilerek ve isteyerek yalan yere yemin etmektir. Örneğin, bir mahkemede ya da ticari bir anlaşmada bilerek yalan söyleyip Allah’ın adını kullanarak yemin eden bir kişi, Yemin-i Gamus işlemiş olur. Bu tür bir yemin, kişinin günaha batmasına neden olur ve yalnızca samimi bir tövbe ile bağışlanabilir. Ancak bu tür bir yemin, ahiretteki cezayı ortadan kaldırmaz.
3. Yemin-i Mün’akide:
Bu, bir kişinin gelecekte yapmayı planladığı bir işi yapacağına dair ettiği yemindir. Örneğin, “Vallahi bu işi bitireceğim” veya “Billahi sözümü tutacağım” şeklinde verilen sözler, Yemin-i Mün’akide kapsamına girer. Bu tür bir yemin yerine getirilmezse, keffaret ödemesi gerekir.
Yemin ve Toplum Hayatı
Yemin, bireysel bir sorumluluk olduğu kadar toplumsal hayatı da ilgilendirir. Günümüzde, özellikle ticaret ve hukuk alanında yeminlerin suistimal edildiğine tanık oluyoruz. Bir malı satarken “Vallahi çok kaliteli” demek ya da bir anlaşma yaparken yalan yere yemin etmek, hem dinî hem de ahlaki açıdan büyük bir yanlıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ticarette yemin etmeyi hoş karşılamamış, bunu hem ahlakî bir zafiyet hem de toplumsal güveni sarsan bir alışkanlık olarak nitelendirmiştir.
Ticarette ve sosyal ilişkilerde sıkça yapılan yeminler, Allah’ın adını küçümsemeye ve ciddiyetini kaybetmesine yol açabilir. Unutulmamalıdır ki, yemin, Allah’ın adıyla yapılır ve bu, en yüksek derecede saygıyı gerektirir.
Yemin Keffareti Nedir ve Nasıl Yerine Getirilir?
Yemin bozulduğunda, Allah’a olan borcunuzu ödemek için keffaret gereklidir. Kur’an-ı Kerim’de keffaretin üç şekilde yerine getirilmesi emredilir:
1. On fakiri doyurmak: Günlük ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yiyecek temin edilmelidir.
2. On fakiri giydirmek: İhtiyaçlarını karşılayacak şekilde giyecek sağlanmalıdır.
(Bunlara imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır)
3. Bir köle azat etmek: Günümüzde bu uygulama geçerli olmadığından diğer seçenekler uygulanır.
Eğer bu üç seçenekten hiçbiri yapılamıyorsa, kişi üç gün üst üste oruç tutarak keffaret borcunu yerine getirebilir.
Yemin Etmekten Kaçınmak Neden Önemlidir?
Dinimizde gereksiz yere yemin etmek hoş karşılanmamış, bunun yerine doğru ve dürüst bir dil kullanımı teşvik edilmiştir. Sıkça yemin eden bir kişi, hem başkalarının gözünde güvenilirliğini yitirir hem de Allah katında sorumluluk altına girer. Yemin etmek, Allah’ı şahid tutmak demektir. Bu nedenle, her yemin, büyük bir özen ve samimiyetle yapılmalıdır.
Dilimizden dökülen hersöz ahirette karşımıza çıkacaktır…
Yemin, bir Müslüman’ın hayatında ciddi bir sorumluluk taşır. Gerek günlük hayatta gerekse toplumsal ilişkilerde, yeminin ağırlığını unutmamalı, Allah’ın adını gereksiz yere zikretmekten kaçınmalıyız. Eğer yemin ettiysek, mutlaka sözümüzü tutmalı, tutamadığımız durumlarda ise keffaretimizi yerine getirmeliyiz. Çünkü dilimizden dökülen her söz, ahiret terazisinde karşımıza çıkacaktır.
Unutmayalım ki, doğru sözlü olmak ve güvenilir bir insan olarak anılmak, Müslüman’ın en önemli vasıflarından biridir.
Haftaya görüşmek dileğiyle dua ile kalınınız