ATATÜRK, DİN VE AYDINLIK DÜNYA
Ülkemizdeki sol ve muhafazakar radikallerden olsa gerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk hep uçlarda bir ideolojiye konumlanmıştır. Atatürk bazı radikal kesimler tarafından bilinçli yahut bilinçsiz İslam düşmanı olarak gösterilmiş yine karşıt bazı radikal kesimler tarafından da böyle kabul gördüğü için İslam’a düşmanlık bu maske altında gizlenmiştir. Bu sebeple Atatürk’ün gerçek aydınlıkçı çizgisi dini tartışmalar yüzünden hiç anlaşılamaz hale gelmiştir.
Öncelikle İslam’ın evrensel mesajlarını yüzyıllar önceki içtihatlarda sıkıştıranlar, Avrupa’nın sanayi ve bilimdeki ilerlemelerine ayak uyduramadıklarından haliyle birçok siyasetçi ve rütbeli asker Osmanlı’yı hastalıklı halinden kurtarma, uyandırma ve ilerletme derdine düştüler. Birinci dünya savaşındaki büyük mağlubiyet, acı ve sefaletten bir direniş ve uyanış komutanı olarak da Gazi Mustafa Kemal Atatürk doğmuştur.
Mustafa Kemal daha Kurtuluş Savaşı’ndan önce dini, siyasi, toplumsal ve bilimsel binlerce okuma ve mütalalar yapmış, bu birikim, askeri tecrübeleri ve toplumu iyi okuma kabiliyeti ile kendisi bilinç dünyasında yüksek idealler benimsemiştir. Kurtuluş Savaşı ile birlikte hem bir milleti düşmanın esaretinden kurtarma hem de toplumu Cumhuriyet gibi büyük bir kazanımla buluşturma şerefine nail olmuştur.
Atatürk’ün şahsi dini düşüncesi bir yana; ülkede İslam düşmanlığı gibi politika izlediği şüphesiz koca bir yalandan ibarettir. Bir düşünürün söylediği gibi; “inanç ısıtır, bilgi ise aydınlatır. İnsanlar karanlıkta yaşayabilir ama soğukta yaşayamazlar”. Atatürk’ün ülkemizi aydınlatmak üzere gerçekleştirdiği devrimler, kalıplaşmış dini inançlarda haliyle bir şok etkisi yaratmıştır.
Kaldı ki o devrimlerin her biri kendi dönemi içerisinde değerlendirilmelidir. Atatürk büyük bir komutan ve büyük bir düşünür olabilir ama bu onun tamamen yanlıştan vareste olduğu anlamına gelmez. Ülkeyi aydınlatma uğruna yaktığı büyük meşalenin yanında yanan çalıları sürekli dillendirmenin ve Atatürk’ü gerçek aydınlıkçı çizgisinden farklı bir konuma oturtmanın yüz yıldır bize hiçbir kazanımı olmadığını artık anlamamız gerekmektedir.
Atatürk’ü aydınlıkçı çizgisiyle konuşmamız ve aydınlıkçı rolüyle anlamamız gerekmektedir. Artık küreselleşen ve hızla ilerleyen bir dünyada yaşıyoruz. Dünya toplumlarıyla artık iç içeyiz. Belki de yapay zeka devrimleriyle 100-150 yıl sonra sınırların kalktığı kozmopolit bir dünya toplumuna evrileceğiz. Bazı ülkelerin rejimleri ne kadar baskıcı ve ne kadar katı olursa olsun dünyadaki bu hızlı değişime daha fazla direnemezler. Kuzey Kore, İran, İsrail ve benzeri katı ideolojik rejimlerin kendi toplumları tarafından değiştirileceği artık su götürmez bir gerçek.
Artık “Atatürk” üzerinden dini tartışmalar yapan ve bizi kasıtlı olarak birbirimize düşüren bu cahilleri toplum gündeminden atalım. Atatürk bu yüzyılda yaşasaydı şüphesiz çok farklı bir politika izleyecekti. Çünkü onun esas çizgisi “Aydınlanma”ydı. O’nu bu yönüyle anlamaya ve ilerlemeye ihtiyacımız var. Saygılarımla.
Dr. Özgür AYDIN