Samimiyet ve Samimi Niyet
Bazı insanlar fıtratı gereği, kendi benliğinin herkesin benliğinde var olduğunu zanneder ve herkesi kendisi gibi zannedip öyle hareket eder. Ancak bazen durum bu şekilde olmaz. Bazen siz bir insana gül atarsınız ve size de gül atılacağını zannedersiniz ancak yüzünüze taş atılabilir. Bu durumda bazen üzülür bazen kızar bazen de uzaklaşırsınız. Çünkü siz samimiyet ve samimi niyet ile yaklaşım sergilerken karşınızdaki insan deyim yerindeyse zorba bir yaklaşım sergiler. Bu da sizin bazı insanlara karşı yaklaşımınız değiştirebilir. Belki siz taşa karşı taş atmazsınız ancak taşın etkisiyle bir öteye bir geriye savrulursunuz, tabi taştan kastım bazen hakiki manada ki taş olmaz. Bazen sevdiğiniz bir insandan bir söz işitirsiniz ve bu size adeta bir taş sertliğinde saplanır ve sizi üzer. İşte bundan sonra siz de artık karşınızdaki insanlara göre hareket etmek zorunda kalırsınız ama burada da ince bir çizgi var. Nedir o çizgi? "Samimi Niyet" Samimi niyet karşınızdaki size ne yaparsa yapsın samimi niyetinizden kaynaklı olarak siz aynı şekilde karşılık vermezsiniz. "Benim fıtratım bu" der, geçersiniz. Tıpkı dervişin akrep hikayesi gibi: Bir gün dervişin biri suya düşen bir akrebi kurtarmak ister. Elini uzatınca akrep sokar. Derviş tekrar dener, akrep yine sokar. Bunu görenler dayanamaz ve Dervişe: "İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin?" diye sorarlar. Dervişin cevabı manidardır: "Akrebin fıtratında sokmak var; benim fıtratımda ise yaradılanı sevmek, merhamet etmek..." İşte bu anekdot'tan çıkarılan düşüncedir samimiyet ve samimi niyet.
Kıymetli okurlarım, bu haftaki yazımın konuğu samimiyet ve samimi niyet idi. Keyifli okumalar dilerken yazılarımı çevrenize önermeyi, misafirleriniz ile okumayı unutmayın diye bir ricada da bulunuyorum.